12 Ocak 2009 Pazartesi

Yaşayarak Öğrenme - (Napolyon)

Bilmek ve görmek çok farklı şeylerdir.Söz gelimi eski kız arkadaşınızın şu an başka biriyle olduğunu tahmin etmek yahut bunun bilgisine sahip olmak az ya da çok yani göreceli olarak sizi etkileyecektir.Fakat onları beraber gördüğünüzde hiç şüphe yok ki bundan duyacağınız ızdırap çok daha fazla olacaktır.Bu aslında bir nevi görselliğin insan üzerindeki etkisini de gösteriyor.İşte bunun gibi “yaşayarak öğrenme” ile normal okuyarak ya da dolaylı yollardan öğrenme arasında da ciddi farklar vardır.

Mesela bazı ızdırapların başa gelen kötü olayların ne kadar acı olabileceğini her ne kadar tahmin edebilsek bile -tabi bu kişinin birazcık empati yeteniğine bağlı olarak değişen bişeydir- yine de tam olarak birebir o acıyı anlamamız kavramamız mümkün değildir.

Birşeyi anlamak için kuşkusuz o olayı yaşamak şart değildir.Fakat o olayın tam anlamıyla vehametini yaşayan kişinin nasıl bir halet-i ruhiye içinde olduğunu bilebilmek adına aynı olayı daha önceden yaşamış olmak kesinlikle büyük bir avantajdır.Yinede şunu da unutmamak gerekir ki her birey kendi karmaşık organizması içersinde aynı olayı farklı şekillerde yaşayabilir.Bu onun yapısı algılamalarıyla ilişkidir.Bu da demek oluyor ki farklı kişilerde aynı olaylar birebir aynı etkiler uyandırmayabilir.Ama ortalaması alınacak olsa benzer sonuçları görmek mümkündür.

Sözü fazla uzatmadan bununla ilgili bir anektodu paylaşmak istiyorum sizinle..

Bir gün Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir bakkal dükkânına girmiş. Bakkala hemen kendisini saklamasını emretmiş. Bakkal da Napolyon’u müsait bir yere saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da ‘Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı.’ diye savuşturmuş.Nihayet biraz sonra Napolyon’un muhafızları yetişmişler. Bakkal ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon’a sormuş: ‘Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?’Napolyon birden öfkelenmiş. ‘Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?’ diye bağırmış. Hemen askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.

Askerler bakkalın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler. Mermiler namlulara sürülmüş, artık ‘ateş’ emri verilecek… Adamcağız içinden ‘Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin’ diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.Karşısında Napolyon varmış.

Tek cümleyle cevaplamış Napolyon: ‘İşte böyle bir duygu!’

Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız için teşekkür ederim..