20 Aralık 2008 Cumartesi

Mevlevilikte Sofra Adabı

Mevlevi dergâhlarında mutfağa girmenin muayyen bir adabı vardı. Matbaha ancak mühim bir iş için girilirdi. Kapının dışına sessizce yanaşılır, tokmağına hafifçe vurulur baş kesilerek içeri girilirdi. Şayet kapı açıksa hemen girilmez, “destur hu erenler” denirdi. Kapıya çıkan kişiye yavaşça istek belirtir, nöbetçi dedenin izni olmadan içeri girilmezdi. Girince hemen iş görülür, kapıdan geri geri baş kesilerek çıkılırdı.

Matbah-ı şerif içindeki davranış adabı şöyle anlatılabilir:

Matbahta her hareket besmele ile başlar, hamd ile biterdi. Yemeğin ateşe verilmesi, tuz ve biberin konması, pişince tencerenin kapağının açılması, sahana konup ufak ara pencereden somat-ı şerife verilmesi, boşalan sahanın yerden alınmasına hep besmele ile ve gülbang ile başlardı.

Somat denen yemek yenen kısımda canların hizmet adabı şöyleydi:

Somat-ı şerifte biri saat 11 de, diğeri akşam namazından hemen sonra olmak üzere, bir günde iki öğün yemek yenirdi. En kıdemli can kapının önüne çıkar, “lokmaya sala (buyurun)” diye üç kere seslendikten sonra “huuu” diyerek yemek davetini tamamlar, elleri önünde bağlı halde ihvanın içeride toplanmasını beklerdi. Her geçene baş keserdi. İçeride on-on iki kişilik yuvarlak yerden yarım metre yükseklikte masalar bulunurdu. Yerde hası üzerine oturulurdu. Her oturanın önünde üç dilim ekmek, bir tutam tuz ve sofranın ortasına sol tarafa saat 10 u gösteren yelkovan gibi ters bir kaşık dururdu.

Yemek, hizmet eden canlar tarafından masanın ortasına konurdu. Besmelenin sofradaki en kıdemli kişi tarafından söylenmesi yemeğe başlama işaretiydi. Yemeğe sağ elin şahadet parmağına bulaşan tuzla başlanır yine tuzla yemek bitirilirdi.

Sofrada ihtiyaç bakışla ifade edilirdi. Yemek bir kaptan yenir, hiç konuşulmazdı. Birisi su istese bakışıyla ayaktaki hizmet canına bildirirdi. Bardağı alıp onunla evvela görüşür sonra besmeleyle üç seferde suyunu içerdi. Suyu içen kimse tekrar bardağın yan tarafını öper yani görüşür geri verirdi. Hizmet canı da aynı şekilde bardakla görüşür kenara çekilirdi.

Mevleviler sofrada çorba içerken kaşığın sadece sağ yarısını çorba içine daldırmaya dikkat ederlerdi. Dolu kaşık ağza götürülürken sadece sol tarafı dudağa değerdi. Böylece kaşığın ağza değen kısmı çorbaya girmemiş olurdu. Bu davranışın hijyenik bakımdan değerini anlatmaya gerek var mı?

Yemek sırasında sofradakilerden birisi su içse herkes kaşığı bırakır o canın suyunu bitirmesini beklerdi. Böylece su içene nazaran diğerleri ondan bir lokma bile fazla yememiş olurdu.

Doyan kişi sofradan kendi başına kalkmazdı. Kaşığını eski haline getirip beklerdi. Kaşık sesleri azalıp sofrada durgunluk başlayınca ikinci kıdemlinin “bismillah eyvallah” sesi duyulurdu. Bu sesle, yemeğe devam etmek isteyenler bile kaşığı eski haline getirir, parmak uçlarını sofranın kenarına dayar ve başlarını öne eğerek otururdu. Bu sırada canlar da ellerinde ne varsa bırakırdı. Kolları çapraz bağlı, ayakları mühürlü, başları kalbe eğik dururlardı. Somata o sırada bir sessizlik hâkim olur, duaya başlanırdı. Dua, Hz. Mevlana’nın Divan-ı kebir’inden bir beyitle başlardı. “yola düşmüş sufileriz biz, Allah’ın nimetlerini yiyenleriz biz. Yarabbi, bu kâseyi, bu sofrayı ebedi kıl…” bundan sonra hep beraber bir Fatiha, ardından bir hamd gülbangı okunurdu.

Duadan sonra isteyen sofradan kalkar, masadaki ihvanına baş keserdi. Somat boşalınca canlar sahanları toplar, bulaşıkçı cana teslim ederlerdi. Bundan sonra sofraları siler, yerler süpürülür ve somatan ayrılırlardı.

"Mevlevilikte Sema Eğitimi"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumlarınız için teşekkür ederim..